Türkiye genelinde yeni adli yılın başlaması dolayısıyla yapılan açıklamalarda, hukuk devletinin temel unsurları arasında yer alan bağımsız yargı ve özgür savunma makamının önemine dikkat çekildi. Yapılan değerlendirmelerde, adaletin yalnızca mahkemelerin değil toplumun ortak vicdanı olduğuna vurgu yapılarak, yeni dönemde hukukun üstünlüğünün daha da güçlenmesi gerektiği ifade edildi.
Açıklamada, yargının bağımsızlığının son yıllarda sıkça tartışıldığı, savunma makamının ise baskı altına alınmaya çalışıldığına dikkat çekildi. Yargı kararlarının kimi zaman görmezden gelindiği, tutuklama tedbirlerinin ise ön cezalandırma aracına dönüştürülmesinin adalet duygusunu zedelediği belirtildi. Bu tablonun yalnızca bireylerin özgürlüğünü değil, toplumsal barışı da tehdit ettiği dile getirildi.
“Savunmaya müdahale, adaletin yargılanmasıdır”
Savunma hakkının ve toplumsal muhalefetin cezalandırılmaya çalışılmasının, aslında doğrudan adaletin yargılanması anlamına geldiği ifade edildi. Baroların bağımsızlığına yönelik girişimlerin de sadece yönetimsel bir tasarruf olmadığı, hukukun üstünlüğüne doğrudan saldırı niteliği taşıdığı kaydedildi.
Baroların, ifade özgürlüğü çerçevesinde yaptığı açıklamalar nedeniyle hedef alınması ve yönetimlerine müdahalede bulunulmasının demokratik meşruiyeti zedelediği belirtilirken, avukatların yalnızca mesleki baskılarla değil, ekonomik koşullar nedeniyle de ciddi bir varoluş mücadelesi verdiği vurgulandı.
Hukuk fakülteleri ve mesleğin geleceği
Açıklamada, son yıllarda kontrolsüz şekilde açılan hukuk fakültelerinin mesleğin niteliğini tehdit ettiği de hatırlatıldı. Devlet üniversitelerinde kontenjanların azaltılmasının olumlu bir adım olduğu ancak vakıf üniversitelerinde de benzer bir düzenlemeye gidilmesi gerektiği ifade edildi. Ayrıca, başarı sıralamasının yükseltilmesi ve hukuk eğitiminin niteliğini artıracak reformların zorunlu olduğuna dikkat çekildi.
Yargı Reformu Stratejisi’nde öne çıkan hedefler
23 Ocak 2025’te açıklanan 2025–2029 Yargı Reformu Stratejisi’nin avukatlara ilişkin hedeflerinin de altı çizildi. Buna göre; serbest çalışan avukatların iş alanlarının genişletilmesi, bağlı çalışan avukatlar için mesleğin onuruna uygun bir ücret rejiminin oluşturulması, stajyer avukatlara destek sağlanması, kamu avukatlarının özlük haklarının düzenlenmesi, zorunlu müdafilik ödemelerinin artırılması ve adli yardım ödeneklerinin yükseltilmesi gibi adımların hayata geçirilmesi gerektiği kaydedildi.
Bu düzenlemelerin yalnızca meslek için değil, toplumun adalete erişim hakkı için de kritik önemde olduğuna dikkat çekilerek, “Ancak bu hedeflerin gerçekleşebilmesi için öncelikle toplumda hukuka güvenin yeniden tesis edilmesi gerekmektedir” denildi.
“Adaletin kaynağı kişiler değil, hukuk olmalı”
Hukuka güvenin, yalnızca yeni yasaların çıkarılmasıyla değil mevcut yasaların eksiksiz uygulanmasıyla sağlanabileceği vurgulandı. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı güvence altına alınmadıkça adalet duygusunun onarılamayacağı kaydedildi.
Açıklamada ayrıca, “Bağımsız yargının ve güçlü bir savunmanın teminatı, ekonomik ve mesleki açıdan güvenceli avukatlardır. Avukatların, gazetecilerin, öğrencilerin ve seçilmiş yöneticilerin özgür olmadığı bir ülkede adaletten söz edilemez” ifadeleri yer aldı.
Yeni adli yıldan beklenti: Gerçek adalet
Yapılan değerlendirmelerde, yeni adli yılın yalnızca avukat, hakim ve savcıların değil tüm yurttaşların adalet mücadelesinin yılı olması gerektiği vurgulandı. Temenniler ise şu sözlerle dile getirildi:
“Yeni adli yıl; bağımsız yargının güçlendiği, baroların özerkliğinin güvence altına alındığı, yargı mensuplarının ve toplumun tüm kesimlerinin adaletle buluştuğu, talimatın kişilerden değil hukuktan ve vicdandan alındığı, adaletin sözde değil özde tecelli ettiği bir yıl olmalıdır.”
