Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi, Zootekni Federasyonu Başkanı Gümüşhaneli hemşehrimiz Prof. Dr. Zafer Ulutaş, Türkiye hayvancılık sektörünün yıllardır yapılan uyarıların görmezden gelinmesi nedeniyle bugün tarihinin en ağır krizlerinden biriyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Prof. Dr. Zafer Ulutaş, Türkiye hayvancılık sektöründe yaşanan krizi değerlendirirken, özellikle Doğu Karadeniz ve iç kesimlerde yer alan Gümüşhane gibi üretim merkezlerinde sorunların çok daha yakıcı hissedildiğini söyledi.
Ulutaş, özellikle şap hastalığı nedeniyle yapılan zorunlu damızlık kesimlerin, önümüzdeki yıllarda doğuma girecek dişi hayvan sayısını dramatik biçimde azalttığını vurgulayarak, süt ve kırmızı et üretiminde derin bir arz krizinin artık kaçınılmaz hale geldiğini ifade etti.
Yaşanan tablonun tesadüf ya da doğal bir süreç olmadığını belirten Prof. Dr. Ulutaş, “Bu kriz; üretici örgütlerinin, akademisyenlerin ve sahadaki yetiştiricilerin yıllardır yaptığı uyarıların dikkate alınmamasının sonucudur. Sorunlar ertelendi, ötelenmiş ve sonunda bu noktaya gelinmiştir” dedi.
2026’DA DA İTHALAT: “RESMİ İFLAS İLANI”
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2026 yılında da canlı hayvan ve kırmızı et ithalatını sürdürme hazırlığında olduğunu hatırlatan Ulutaş, bu yaklaşımı sert sözlerle eleştirdi:
“2010’dan bu yana uygulanan ‘açığı ithalatla kapatma’ anlayışı artık bir çözüm değil, krizin bizzat kendisidir. İthalatın sürmesi, Türkiye’nin tarım politikasının resmen iflas ettiğinin ilanıdır.”
KRİZİN SORUMLUSU ÜRETİCİ DEĞİL
Prof. Dr. Ulutaş, yaşanan krizin faturasının üreticiye kesilmesini kesin bir dille reddederek şu başlıklara dikkat çekti:
Üreticinin maliyetin altında satışa zorlanması
Desteklerin yetersiz ve geç ödenmesi
Salgın hastalıkların etkin biçimde kontrol edilememesi
Yem ve girdi maliyetlerindeki kontrolsüz artış
Sürü yönetimi, kayıt sistemi ve verimlilikteki yapısal dağınıklık
“Bugün yaşananların hiçbirinin sorumlusu üretici değildir” diyen Ulutaş, sorumluluğun uzun vadeli planlamayı reddeden, ithalatla günü kurtarmaya çalışan yönetim anlayışında olduğunu söyledi.
BUZAĞI ÖLÜMLERİ ALARM VERİYOR
Türkiye’de buzağı ölümlerinin yüzde 15–20 seviyelerine ulaştığını, kısırlık oranlarının yükseldiğini ve inek sayısının 2019’dan bu yana sürekli azaldığını belirten Ulutaş, sürü yenileme kapasitesinin kritik seviyeye indiğine dikkat çekti.
“İTHALAT BİR POLİTİKA DEĞİL, TESLİMİYETTİR”
2026 yılı için öngörülen 450 bin baş canlı sığır ve 70 bin ton kırmızı et ithalatı planlarını “dışa bağımlılığın kurumsallaştırılması” olarak nitelendiren Ulutaş, ortaya çıkacak döviz kaybını da şu rakamlarla özetledi:
Et ithalatı: 700 milyon dolar
Canlı hayvan ithalatı: 675 milyon dolar
Lojistik ve diğer giderlerle birlikte toplam: 1,5–1,6 milyar dolar
“Bu kaynaklar yerli üreticiye aktarılsaydı, bugün bu krizi konuşuyor olmazdık” ifadelerini kullandı.
SAĞLIK RİSKLERİ BİLE GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Brezilya ve Uruguay’dan yapılan ithalatların taşıdığı sağlık ve hayvan refahı risklerinin dahi dikkate alınmadığını belirten Ulutaş, Bandırma’da durdurulan ve 3 bin baş hayvan taşıyan gemide yaşanan evrak eksiklikleri, küpesiz hayvanlar ve yüksek ölüm oranlarının sistemin ne kadar kontrolsüz olduğunu açıkça gösterdiğini söyledi.
“ÜRETİM ARTIYOR” SÖYLEMİ GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Yetkililerin sıkça dile getirdiği “üretim artıyor” açıklamalarının sahadaki gerçeklikle örtüşmediğini ifade eden Ulutaş, bu verilerin büyük bölümünün zorunlu ve erken kesimlerden kaynaklanan geçici artışlar olduğunu vurguladı.
SON UYARI: “POLİTİKA DEĞİŞMEZSE ÇÖKÜŞ DERİNLEŞECEK”
Prof. Dr. Zafer Ulutaş, Türkiye hayvancılığının kritik bir yol ayrımında olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Ya ithalata bağımlı, kırılgan bir gıda sistemiyle devam edeceğiz ya da üreticiyi merkeze alan milli bir hayvancılık politikasını hayata geçireceğiz. Gerçek şudur: İthalat bu krizi çözmüyor, sadece gizliyor ve derinleştiriyor.”